29 Ekim 2008 Çarşamba

Etli Şehriyeli Pilav


Malzemeler:
_1.5 su bardağı pirinç,
_Yarım çorba kasesi haşlanmış et,
_1 çorba kaşığı şehriye,
_Yarım çorba kaşığı tereyağı ya da 1 çorba kaşığı sıvıyağ,
_Et suyu(pratik olarak 1 su bardağı pirinç için 1.5 su bardağı koyuyorum)
Yapılışı:Şehriye, yağda sürekli çevrilerek kavrulur.Rengi koyulaşınca yıkanmış,suyu süzülmüş pirinç eklenir.Biraz daha kavurup haşlanmış etler ilave edilir.Suyu ayarlanıp tuzu atılır ve çok kısık ateşte suyunu çekinceye kadar pişirilir.

28 Ekim 2008 Salı

Bloglarımıza Kavuştuk


Bu arada ben birkaç farklı adresten blog aldım.(Amacım başka yere gitmek değildi elbette,blogspottan çok memnunum).Arşivimin bir yedeği olsun istiyordum.Gördüğüm kadarıyla worpress bu iş için en doğru seçim.İşte yeni blog adresim.Tüm yazılarımı yorumları ve fotoğraflarıyla birlikte bu adrese kopyaladım.Hani ne olur ne olmaz...
Hepimize geçmiş olsun.

24 Ekim 2008 Cuma

Meşhur Madımak Yemeği ve Memleketim Sivas




''Yemek yapmıyor,habire geziyor'' diye bir söylenti çıkmış hakkımda,katiyyen inanmayın;iftira:))
Sivaslıyım dediğimde karşımdakinin dilinden dökülen ilk söz nedense 'madımak' oluyor.''Oy madımak,evelik,yemlik,oy madımak''türküsünü bilir misiniz bilmem.Bahar gelince,Sivaslı kadınlar,kızlar; bir yandan türkü söyler,bir yandan madımak toplar harman yerinde.Toplaması zahmetli olsa da hoşsohbet,muhabbet derken zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz.Zamanında toplamışlığım vardır da ondan biliyorum:)
Annemin 'sucuklu madımak' tarifi için tıklayın lütfen.
Üstteki fotoğrafta kısa boylu ağaçlar, bizim oralara has bir söğüt cinsi.Zaten nereye baksanız ya söğüt ya da kavak ağacı görürsünüz.

Soğuğa dayanıklı olduğu için Sivas'ta en çok yetiştirilen meyve, elmadır.

Bolu Abant'ta tadına bakmıştık alıçların ama bizim oraların alıçları daha bir başka.

Zehirli olmasına rağmen, müthiş iştah açıcı bir görüntüsü var bu bitkinin.Kırmızısı yeter bir kere.
İki tarafı ağaçlarla çevrili yollara bir de sonbahar yaprakları dökülmüş ki insan bakmaya doyamıyor.

Artık kullanılmayan ahır ve yanında samanlık(merek) (üstte)

Samanlık kapısı.

Yağmur fazla yağdığında toprak damlar(çatı) akardı.Bu durumu önlemek için kullanılan taş.Bu taş damda gezdirilir ve toprağın sıkışması sağlanırdı.Artık, bir kaç ahır ve samanlık haricinde toprak dam kalmadığı için bu görüntü de tarihe karışacak gibi.

Kara kız poz vermekten pek hoşlanmıyordu:)

Onlar kaçtı ben kovaladım.Çekebildiğim en iyi fotoğraf bu.

Köy çeşmesinin yeni versiyonu.Sırf beton dökülüp öylece bırakılan çirkin çeşmelerden iyidir.Gene de taştan örülmüş çeşme arıyor gözlerim.Kenarındaki ise 'tokaç'.Kadınlar bununla döverek yün yıkar.

Bazı bahçelerin etrafı demir tellerle çevrilmişti.Ben onları görmemezlikten geldim.Yukardaki ahşap çitler dedemin elinden çıkma.Yaş 80 küsür.Allah ömürler versin.
Nerede su,orada kavak ağacı.Gölgesinde uzanmak pek keyiflidir.

Çok şükür bu sene böğürtlen yemek nasip oldu.Bursa'da çok aradım ama yol kenarında tek tük bulabildim.Onları da yememe izin çıkmadı:)Malum; yol kenarı,hijyen...

Bu kuş yuvasını çekebilmek için resmen dikenlerle boğuştum.
Kuru fasulyelerin içlenme(kabuğundan ayırma) zamanı gelmiş.Alttaki örtünün adı ''çul'',keçi kılından dokunuyor.
''Dam üstünde çul serer,bilmem bu kimi sever.Bunun bir sevdiği var,günde on çeşit giyer'' Sivas Divriği yöresine ait bir türkü:)

Dedemin bizim için göz kulak olduğu tek kovan arımız.Şeker yok,katkı maddesi yok.Arılar doğayla başbaşa.



Ve son olarak;taş fırında pişen yöresel ekmeğimiz.Biraz Antep pidesini andırır ama daha yumuşak.Yanında da mis gibi küp peyniri ve çay.Şimdi olsa da yesek:)
Not:Görüntüler iki ayrı köyde çekilmiştir.

23 Ekim 2008 Perşembe

Madımak Yemeği(Sivas)

Malzemeler:
_Yarım k.g. madımak,
_Yarım kangal sucuk,
_1 adet kuru soğan,
_1 kahve fincanı pilavlık bulgur,
_Yarım çorba kaşığı salça,
_Yeterince tereyağı,
_Pul biber,
_Körmen(Güzel kokulu bir ot)
Yapılışı:Madımak iyice yıkanır.Yemeklik doğranmış soğan tereyağıyla kavrulur,salçası ve baharatı eklenir.Yemeğin buraya kadar hazır olan kısmına ''soharıç''denir.Doğranmış sucuk ve madımak sırasıyla ilave edilir.Ispanak yemeğine ne kadar su ilave ediliyorsa aynı şekilde suyu ayarlanarak dökülür.Kaynamaya başladığında bulgur atılır ve yarım saat kadar orta ateşte pişirilir.Son olarak üzerine tereyağında kızdırılmış körmen otu dökülür.Afiyet olsun.
Not:Sivas'ta bir köy gezintisi için tıklayın.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Bayram Tatili ve Abant Gezisi


Tüm İslam Aleminin geçmiş Ramazan Bayramını kutluyorum.Bayramdan önceki hafta alelacele Bursa'ya gittiğimiz için bayram tebriği yazmaya dahi fırsatım olmamıştı.İşte bizim bayram tatilimiz:
Dede ve babaannesinin evinde küçük oğlumuzun doğumgününü kutladık.Ufaklık artık 4 yaşında.


Bayram süresince yağmur yağdığı için,görüntüleyebildiğim tek güzellik evin arkasındaki elma ağacı oldu.Kayınvalidemin Safranbolu evlerini aratmayan güzellikteki evini başka bir ziyarette görüntülemeyi umuyorum.

Bayramlaşma ve akraba ziyaretlerinin ardından yola koyulduk.
Bolu Dağında bagajımıza bir kaç sepet atıp,Abant Tabiat Parkına doğru giden 20 km'lik yola girdik.


Daha yoldayken bile tabiatın güzelliği bizi mestetti.

Abant'ta yağmur aniden başlıyor fakat beş dakika sonra ortalık günlük güneşlik...Yazın da böyle mi acaba merak ediyorum.


Nilüfer yaprakları tüm gölü sarmış.Harika bir görüntü...

Parka girdikten sonra arabamızı bırakıp, göl kenarında yürüyüş yaptık.Bu arada ipe dizilmiş 'alıç' satan bir düzine yaşlı başlı insanla karşılaştık.Bu yaşta çalışmak zorunda olmaları üzücü.
Bilmeyenler için;alıç, bir dağ meyvesidir.Kendiliğinden olur ve inanılmaz lezzetli.

Amcam poz vermeye pek hevesliydi:)''Bakar, beni anarsınız'' dedi:)


Daha yükseklere çıkınca alıç ağaçlarını görüyoruz.


Sepetimize toplamadan edemedik:)

Bu da kuşburnu ağacı.Dileyen kaynatıp çayını içer,dileyen marmelatını yapar.Her derde devaymış diye biliyorum(Abartı tabi:)

Arada bir bastıran yağmura aldırmadan gezimize devam ediyoruz.

Yağmur bol yağınca çamlar da almış yürümüş.

Muhteşem manzarası bir yana, sırf havası için bile gitmeye değer bence Abant Gölüne.Sağlı sollu otel ve restoranlar, genellikle orman evi tarzında inşa edilmişti.''Buraya tatile gelmeliyiz mutlaka'' diye konuşup durduk.Bakalım kısmet...
Yol boyunca;atla ya da faytonla gezen,piknik yapan,yürüyüşe çıkan insanlarla karşılaştık.Anlayacağınız Abant'ta yapılabilecek pek çok şey var.

Dönüş yolunda karnımız zil çalıyordu,sucuk ekmek en iyisi dedik.


Yağmur yağmasına rağmen içeri girmeyi reddettik.Bu manzarada yenen sucuk ekmeğin tadı inanın hiç birşeyde yok.



Sucuk_ ekmek,ayran...Üzerine közde pişirilmiş sıcacık çay iyi gitmez mi?

Ve Abant maceramızın sonu.Bir daha gitmek için can atıyorum:)

Not:Abant'a nasıl gidilir?

İstanbul tarafından gidenler için:Ücretli otoyolu tercih ettiyseniz Kaynaşlı ayrımını kullanarak otoyoldan çıkın.Bolu dağını tırmandıktan sonra sağda ''Abant''levhasını göreceksiniz.
______________________________________

Bu bayramda neler öğrendik?

_Kocaman kocaman insanların elini istemesek de öperiz,onlar da bize para verir.

_Peki para nedir?

_Bakkaldan çikolata,aburcubur ve patlayan şeylerden almamıza yarayan şeydir:))Yukardaki bakkalda bulamazsak aşşağıdakine gideriz:)

Bakalım daha neler öğrenicez:P