29 Aralık 2008 Pazartesi

Noel,Hicret ve Yılbaşı



Kurban Bayramını,''hantır hantır, kanırtarak hayvan kesmek''olarak algılayan zihniyete inat,Hristiyanların Noel bayramını ''bir gecelik eğlence için milyonlarca çam ağacını ve hindiyi katletmek''olarak algılamıyorum, tüm Hristiyan dünyasının Noel Bayramını kutluyorum.



Biliyorsunuz dün gece Rasulullah Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicretinin 1430.yıl dönümüydü.Bu çileli ve mübarek yolculuğa iştirak eden Ashab-ı Kiram Efendilerimizi rahmetle anıyor,tüm İslam Alemi'nin Hicri Yılbaşını kutluyorum.


Müslüman kardeşlerime bu vesileyle hatırlatmak istiyorum:

Lütfen Lafzatullah'ın baş harfini büyük harfle yazalım(Allah).Türkçede özel isimlere büyük harfle başlanır.Bu bir saygı ifadesidir aynı zamanda.Unutmayalım ki saygıya en layık olan Yüce Allah(c.c.)'tır.


israilin sergilediği vahşeti protesto etmek isteyen bazı arkadaşlar, blogları bir süre susmaya davet etmişler.Ben zaten ara vermiştim ama bu konuya duyarlı olan diğer arkadaşlarımı da ara vermeye davet ediyorum.Son olarak bir Hadis-i Şerif:

''Müslümanlarla yahudiler arasında çok kanlı bir muharebe olmadıkça Kıyamet kopmaz. O muharebede müslümanlar yahudileri tamamiyle öldürürler''Buhari 2709

22 Aralık 2008 Pazartesi


Sevgili Zeytin-Yaprağı Melek,iki gün önce bir trafik kazasında babasını kaybetti.Melek kardeşimize ve tüm yakınlarına Allah'tan sabır diliyorum.Mekanı cennet olsun(inş.)

26 Kasım 2008 Çarşamba

Zorunlu Mola

Merhaba arkadaşlar;önümüzdeki bir kaç ay fazlasıyla meşgul olacağım.Bu nedenle blog yazmaya bir süre ara vermek zorundayım.Lütfen beni linklerinizden silmeyin:)İşlerimi yoluna koyar koymaz tekrar buralarda olmayı umuyorum.Sevgiler...

Fotoğraf Abant'tan

20 Kasım 2008 Perşembe

Hingel ya da Hinkal(Sivas)



Kurban olem et hınkalın adına
Doymah olmaz lezzetine tadına
Bir kez olup ataş vurun oduna
Çoh çetindir beklemesi hınkalın
Kurban olem hınkal yapan ellere
Çoh çetindir beklemesi hınkalın

Hingel; Erzurum,Sivas ve Yozgat illerinde sık sık yapılan bir yöresel yemektir,aynı zamanda da bir çerkez yemeğidir.Baba tarafından çeyrek miktar Çerkez olmam, ayrıca Sivaslı olmam hasebiyle benim de iyi bildiğim ve çok sevdiğim bir lezzet.

Kısaca patatesli mantı olarak tarif edilebilir ama yoğurtla yenmez.Üzerine bol miktarda kızdırılmış tereyağı dökülerek servis edilir.Hamur,patates,tereyağı üçlüsü bir araya geldiğinde vücutta kalori patlaması yaratacağından mümkünse öğle yemeklerinde yiyip ardından bol bol yürüyüş ya da egzersiz yapılması tavsiyemdir:)

Gelelim tarifine:
_5 adet orta boy patates,
_1 adet büyük boy soğan,
_Yeterince salça,acı seviyorsanız pul biber,
Hamuru için;

_2 su bardağı un,
_1 çay fincanı su,
_1 tatlı kaşığı tuz.
Üzeri için;1 tatlı kaşığı tereyağı.

Yapılışı:Patatesleri haşlayıp rendeleyin ya da çatalla ezin.Bir tavada yemeklik doğranmış soğanı iyice pembeleştirin,salçasını ve biberini ilave edin.Patatesi de ekleyip tuzunu atın,bir kaç kez karıştırıp ocaktan alın.İç malzemenin soğumasını beklerken hamuru yoğurun.Yumak yapıp beş dakika dinlendirin.Merdaneyle açıp büyük karelere ayırın.İç malzemeden bir miktar koyup hamurunuzu üçgen oluşturacak şekilde katlayıp şekil verin.
_Çerkezler üçgen şekli vermiyorlar aslında,onlarınki biraz daha karmaşık bir şekil verme işlemi.Ben yarım yamalak Çerkez,tam bir Sivaslı olduğum için ailemden öğrendiğim şekilde yapıyorum_
Son olarak kaynar suda haşlayıp henüz sıcakken üzerine kızdırılmış tereyağı dökerek servis edin.Afiyet olsun.

17 Kasım 2008 Pazartesi

Gaziantep'i Gezmeye Devam(Etnografya Müzesi,Yöresel yemekler)

Bloğumda yayınlama bahanesiyle, eskiden beri 'ha bugün gideriz ha yarın gideriz' diyerek ertelediğimiz bir çok şeyi gerçekleştirme fırsatı bulmuş olduk.Müze gezmek de bunlardan birisi.Daha doğrusu fırsatı ben bulmuş oldum,diğerlerinin ayakları geri geri gidiyordu:))


Gaziantep Etnografya Müzesi Bey mahallesinde.Eski,yıkılmaya yüz tutmuş Antep evlerinin sıra sıra dizildiği daracık bir sokaktan geçilerek gidiliyor.Yüz yıl önce oraların nasıl göründüğünü merak ediyor insan.Müzenin bulunduğu sokakta(üstte) restorasyon çalışmaları vardı.Sokağın dış görünüşü yenilenecekmiş.Bitmiş halini görmek için can atıyorum.





Burası tipik bir eski Antep evi.Yüz yaşına yaklaştığı yıllarda,oldukça bakımsız bir haldeyken Hasan Süzer(rahmetli) tarafından satın alınıp restore ettirilmiş.

Üst resimdeki konsol, sedef kakma sanatının güzel bir örneği.Zaman onu biraz yıpratmış ama gene de çok güzel görünüyor.

Gelin odası.
Karşı duvarda asılı örtülere 'Antep İşi' deniyor.Yapması çok zahmetli,buna rağmen Antepli bir kızın çeyizinde olmazsa olmaz.

Tandır odası


Soğuk kış günlerinde bir araya gelerek,yorgan altındaki tandırla ısınmaya çalışan aile.

İkinci kat balkon
Hamam bölümü, döşeme altından geçen buhar vasıtasıyla ısıtılıyormuş.Ben bu işin tam olarak nasıl yapıldığını anlayamadım aslında:)

Hasan Süzer(Antep'in tanınmış eşrafından) ve ailesi.Sanırım eşi çok erken yaşta vefat etmiş.Ölüm tarihi 1920'li bir şeydi.Dedemiz(Sağdaki) bile 60'lı yıllarda hayata veda etmiş oysa.Ölüm bazılarımızın kapısını erken tıklatıyor.

Burası yeni açılan Antep Evi(Ulu Cami'nin karşı tarafında).





Ekşili Ufak Köfte(yukarda)
Ana malzemeleri:Nohut,parça et,ince bulgur-yağsız kıymadan yapılan ufak köfteler.bazıları köfteye kıyma koymuyor,tutması için irmik ya da un koyuyorlar.

Fındık Lahmacun:İçinde fındık falan yok,küçük olmasına atfen fındık lahmacun deniyor.

Yuvalama
Ana malzemeleri:Parça et,nohut,soğan-yumurta-yağsız kıyma-pirinçten imal ufacık köfteler ve tabi süzme yoğurt.
Kuruluk Dolması.

14 Kasım 2008 Cuma

Ciğer Kızartma


Genellikle pazar kahvaltılarını eşimle birlikte hazırlarız.Onun haricinde mutfağa girecek vakti olmuyordu yoğunluğundan dolayı.Malumunuz tüm dünyada Amerika kaynaklı bir ekonomik kriz kasırgası esiyor.Eşimin işyeri de durgunluktan nasibini alınca,işten erken gelip akşam yemeği hazırlamaya başladı:)Umarım krizin etkileri çabucak geçer,biz de alıştığımız yemeklere geri döneriz:))

İşte ciğer kızartmasının tarifi;önce malzemeler:

_Yarım k.g. tavuk ciğeri,

_Kızartmak için yağ ve teflon tava.

Yapılışı:İyice yıkadığımız ciğerlerin suyunu süzdürdükten sonra kızgın yağa bırakıyoruz.kapağını kapatıp suyunu salmasını sağlıyoruz.Kendi suyunda biraz pişirdikten sonra kapağı açıp suyunu çektiriyoruz.Arkalı önlü iyice kızardığına kanaat getirince ocaktan alıyoruz.Yanında patates kızartması,patates püresi ya da pilavla servis ediyoruz.

10 Kasım 2008 Pazartesi

Gaziantep'te Bir Pazar Günü,Beyran ve Nohut Dürüm

Gaziantep'le ilgili yazılarımın arama motorlarında bulunup sık sık ziyaret edildiğini farkettim(yeni yüklediğim sayaç sayesinde).Genellikle; yemekleri,çarşıları,gezilecek yerleri merak ediliyor(arama motorlarına yazılan kelimelerden anlaşılıyor).Ben de pazar günümü,Antep'i hiç görmemiş ya da sadece ziyaret etmiş insanlar için ilginç gelebilecek bazı kareleri fotoğraflayarak geçirdim.Umarım emeğim boşa gitmez ve bu kısa Antep gezisinden memnun kalırsınız:)

Gaziantep'te güne beyran içerek başlamak adettendir.Üstüne de katmer(bir çeşit tatlı) yenir.Tabi haftanın her günü değil.

Bol yağlı beyran,üzerine bol şekerli katmer...

'Peki beyran nasıl bir şey' derseniz;gerdan eti,pirinç pilavı,bol sarımsak ve baharat karışımı,inanılmaz lezzetli,yedikçe iştah açan bir lezzet.
Usta(Kelebek Kebap),eti ve pilavı önceden hazırlıyor.Sipariş verildiğinde küçük bakır bir tabağa biraz et,pilav ve önceden hazırlanmış sarımsaklı,baharatlı et suyunu alıyor,ufak bir ocağın üzerinde karıştırarak kaynatıyor.

Fotoğrafları internette yayınlayacağımızı söylediğimizde ''youtube'a koymayın da nereye koyarsanız koyun''diye de bir espri yaptı:)


Yukarda son hali.


Kahvaltıdan sonra Yüzüncü Yıl Parkı'nda biraz yürüdük.Yukarda ''Alleben deresi''.Gaziantep'i Şehitkamil ve Şahinbey olarak ikiye ayırıyor.Eskiden gürül gürül akarmış,zamanla kurumuş.

Ulu Camii,yeni yapılan camiler içinde en büyük olanı.Bırakın içinde namaz kılmayı,bakmak bile insana huzur veriyor.
Hemen yan tarafında 'İncilipınar-Antep-Sofrası' vardı,turistlerin uğrak yeriydi.Nedendir bilmem kapandı.

Yüzüncü yıl parkına sabah erken saatlerde gelirseniz, yürüyüş yapan,koşan insanlar görürsünüz.Akşam yedikleri kebabın kalorisini yakmaya çalışıyorlardır:)Pazar günleri ise ailesiyle gezmeye gelenler vardır daha çok.Bugün de aşırı kalabalıktı,içinde insan olmayan fotoğraflar çekmekte zorlandım.
Yürüyüşün ardından yeni açılan masal parkını görmeye karar verdik.Giderken; üzerinde, ''Çocuk Dostu Gaziantep''yazan afişler gördük.Gerçekten de Antep, park-bahçe konusunda tüm Türkiye'ye örnek teşkil edecek özellikte.Büyükşehir olmasına rağmen şehirleşme çok düzenli ve adım başı bir parka rastlıyorsunuz(istisna yerleri de var tabi).

Masal parkı,bildiğimiz şato biçiminde inşa edilmiş.Bazı masal kahramanlarının resimleri ve heykelleri vardı.Pamuk prenses,hansel-gratel,shrek...

Benden geçti ama çocuklar için hoş bir yer:)


Sırada Gaziantep Arkeoloji Müzesi var.
Müze gezerken ölümü hatırlamamak elde değil.Binlerce yıldır binlerce,milyonlarca insan ölüyor;geride bıraktıkları çürüyor,eskiyor,kayboluyor.
Çok mu iç karartıcı oldu?Ölümün bir son olmadığını bilenler için o kadar da korkunç değil aslında:)

Zeugma antik kentinden kurtarılabilen mozaikler bu müzede sergileniyor.2300 yıllık geçmişi olan kent, Birecik Barajı'nın suları altında kalmıştı.Zeugma, Roma imparatorluğu zamanında(M.S.64) bir lejyoner(asker)kentiymiş.Mozaiklerinin dünyada bir benzeri olmadığı söyleniyor.

Kazılardan sonra yukardaki gibi görünüyordu(muş daha doğrusu,ben göremedim malesef).Mor renkli olan bölgeler taban mozaikleri ve her biri bir villa(müzenin girişindeki maket).

Bu bir havuzun tabanındaki mozaik(yukarda).

Müzede gezerken gözlerimiz hep meşhur ''Çingene Kızı Gaya''(aşşağıda)mozağini aradı.En sonunda güvenlik görevlisine sorduk.''Göstereyim ama şimdiden söyleyeyim beklediğinizden çok küçük'' dedi,gerçekten de öyleydi.Eni boyu toplam yarım metrekare bile değildi belki de.Taklitleri parklarda boydan boya bir duvarı kaplıyor halbuki(örn,Celal Doğan Parkı).Akşam karnımız acıkınca meşhur Fiko'nun yeri'nde nohut dürüm yedik.Malesef hava karardığı için fotoğraflarım iyi çıkmadı ama ilerleyen haftalarda değiştiririm inş.

Nohut da ekmek arasına girer miymiş demeyin.Antep'te giriyor.

Ezilmiş,baharatla karıştırılmış nohut,üzerine maydonoz ve patates kızartması.
Ya da benim tercih ettiğim gibi patlıcan.

7 Kasım 2008 Cuma

İznik Çinileri(Nikea Tile and Ceramic)

Bursa'ya yaptığımız yolculuğu anlatırken,İznik çinilerinden daha sonra bahsedeciğimi yazmıştım.

İki yıl aradan sonra,bu yaz, İznik'te çinicileri tekrar ziyaret etme imkanım oldu.Çiniciler,restorasyonu tamamlanan I.Murat Hamamı'nın avlusunda inşa edilmiş olan yeni dükkanlarına taşınmışlardı.
Hamamın içinden bir görüntü(yukarda).Dış cepheden çektiğim fotoğraf iyi çıkmamış malesef.

Ahşap çini dükkanları göz okşuyordu.


Geçen sefer ziyaret ettiğim Süleyman_Paşa_Medresesi(Osmanlının inşa ettiği ilk medrese) de çini dükkanlarına ev sahipliği yapıyor ve orası da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.
Çini desenlerinin bir kısmı Klasik Osmanlı tarzı,bir kısmı yeni üretilmiş motiflerden oluşuyordu.

Sanata saygısı olan tüm yerli ve yabancı turistler!İznik'te sanat da var,tarih de var,göl de,tabiat da...Gezmeyi seviyorsanız,imkanlarınız da müsaitse mutlaka gidin derim:)

İznik çinilerinin yeniden doğuş hikayesi burada (National Geographic dergisinde yayınlanan ''Çininin Yeniden Doğuşu'' adlı makalenin bir bölümü).