31 Aralık 2009 Perşembe

Yılbaşı ve Çam Kozalağı Sevdası

Bir çam ormanına girdik.Maksat biraz hava alalım.Biraz da kozalak toplayalım.Yılbaşı kutlamıyorum.Kozalak sevdası doğaya düşkünlüğümden kaynaklanıyor.Evde cilalanmış,süslenmiş bir sürü kozalak var.Nedense az geldi:)
Hani apartman dairesinde oturuyoruz ya.Doğayla ancak tatil günlerinde haşır neşir olabiliyoruz.E doğaya gidemiyorsak doğa bize gelsin.Memlekete gidince bir kova toprak getirmek lazım.Pencere önünde soğan,maydonoz...


Yerde kesilmiş ağaç dalları görünce ''eneee ormancılar ağaçları yeni budamış,ağaçtan toplamamıza gerek kalmadı,yerdeki dallardan koparalım kozalakları'' dedim.Yeni kesildiği anlaşılan ağaç köklerini gördüğümde ''demek ki yaşlanmışlardı,kesilmeleri gerekiyordu'' diye düşündüm(cidden böyle düşündüm).



Eve döndüğümde TV'de bir haber;çam ağacı keserken suçüstü yakalanan insanlarla ilgili.
Ancak o zaman aklım başıma geldi.Kesin olarak bilmiyoruz tabi ama bu ağaçların da aynı akıbete uğramış olması ihtimali var.Hem benim yaptığıma ne demeli!Her kozalak sevdalısı ormana dalsa sonuç ne olur?Neyse ki fazla meraklısı yok:)Bundan sonra kozalakları köyümüzün ormanından temin etmeye karar verdim.İnsan hata yaptığında hatasını kabul etmeli ki arkadan yenileri gelmesin.


“Görmez misin ki; göklerde ve yerde olanlar; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allâh’a secde ediyor.''(Kuran-ı Kerim)

Ben yılbaşı kutlamıyorum ama bu yılbaşını önemseyen ve kutlayan herkes için hayırlı,mutlu,mesud bir yıl temenni etmeme engel değil:)

İyi yıllar!

30 Aralık 2009 Çarşamba

Bu Alışveriş Başka Alışveriş



İskenderun'a giderken,yol üzerinde,yöre ürünleri satan köylüler gördüm.Çok seviyorum yolda durup alışveriş yapmayı.

Kadıncağız elleriyle kırmış yeşil zeytini,suyunu da değiştirmiş her gün.''iki gün daha değiştirirseniz tam yenecek kıvama gelir'' dedi.Hakikaten de öyle oldu.Kırma derdi yok.Hem de çok ucuz.''Yumurtalar taze mi? dedim.''Taze taze'' dedi.

Aklıma geldi,marketten alırken de şöyle sorsak:

_Yumurtalar hormonlu mu?

_hormonlu hormonlu.

Herneyse;dediği gibi de tazecikti yumurtalar(köy yumurtası almaya başladığımdan beri bir şey farkettim;yumurtanın gerçek rengi kirli beyaz!)Biraz da nar ekşisi aldım.Eskisi gibi,''ay acaba hijyenik midir kii?''demiyorum,alıyorum.Sepeti de çok güzel değil mi?''Nereden alıyosunuz'' dedim.''Aşşağıda,ovada Yazılı Köyü var.Oradan zeytinyağıyla takas ederek alıyoruz'' dedi.Takas yoluyla alışverişin mazide kaldığını zannederiz çoğumuz.Köylerde devam ediyor.Çok hoş:)


29 Aralık 2009 Salı

Çuval Bezinden Alışveriş Torbası Yapmak

Çuval bezi(bazıları telis kumaşı olarak bilir) kendir,kenevir gibi bitki liflerinden üretiliyor.Madem ki doğa severler olarak sentetiğe karşı çıkıyoruz,alışveriş torbamız sunni lif içermemeli.



Seyrek dokunmuş,delikli bir kumaş.Bu nedenle atalarımız bu kumaştan yapılan çuvalları soğan,sarımsak,patates gibi erzaklarını saklamak için kullanmışlar.


Kumaşımızı tanıttık.Sıra geldi diğer malzemelere:




_Model olarak kullanabileceğimiz başka bir alışveriş torbası,


_Çuval bezi ile aynı renkte pamuklu ip,


_Yorgan iğnesi,Makas.

Modelle aynı ölçülerde kestiğimiz kumaşı kenarlarından iki kat içe kıvırarak dikiyoruz(bir nevi teğelleme).Sonra da bu dikişler içte kalacak şekilde üç kenarı birleştiriyoruz.


Üzerine renkli iple ''Doğayı seviyorum'' ya da ''Naylon poşete hayır!!'' v.s.,gönlümüzden ne geçiyorsa yazabiliriz.




Dikişimin kusuruna bakmayın.Ben aslında dikiş bilmeyen bir doğaseverim.Demek ki bu torbayı dikmek için dikiş bilmek de gerekmiyor:)


Şimdi biraz hayal kuralım;Türkiye'de naylon poşet kullanımı yasaklanmış.Herbirimiz alışveriş torbalarımızı çantamızda gezdiriyoruz.Oldu ki unuttuk yanımıza almayı,kasada bu torbalardan satın alabiliyoruz.Kumaş ucuz olduğu için fazla bir miktar ödemiyoruz.Nasıl?


Naylon torbasız günler diliyorum:)


 

27 Aralık 2009 Pazar

Eski Antakya Evleri ve Habib-i Neccar Camii

Harbiye'den bahsettik,Uzunçarşı'dan bahsettik.Biraz da Antakyalılardan bahsedelim.

Eşimin anlattığına göre burada tam bir hoşgörü iklimi hakimmiş.Hiç kimse inancından ya da etnik kökeninden dolayı dışlanmıyormuş.Arap,Türk,Kürt,Müslüman,Hristiyan v.s. barış içinde yaşayıp gidiyorlar.Ehh,o halde Antakya'yı sevmemiz için bir nedenimiz daha oldu:)

Ticaret nakit para ile dönüyor,halk alışveriş merkezlerine rağbet etmiyormuş.Aslında alışveriş merkezleri var mı,onu da bilmiyorum.



Eski evler ve çarşıların bulunduğu alan sit alanı ilan edilmiş.Aslına uygun restore edilebilir ama yıkıp başka binalar yapmak yasak.İnşaAllah çarşının içindeki dükkanlar en yakın zamanda restore edilir.Gaziantep'imizin çarşıları restore edildi biliyorsunuz.Seyri başka güzel,alışverişi başka güzel.Emeği geçenlerden Allah(C.C.) razı olsun.

Daracık sokaklar,iki katlı ahşap evler,evlerin önündeki geniş avluyu çevreleyen yüksek duvarlar...

Ben yalnızca bir sokak gezdim.Kimbilir daha ne güzellikler vardır Antakya sokaklarında.

Bu binaların restore edildiğini bir düşünsenize.Tarihi geri getirmek gibi...

Uzunçarşı'da iki kadının Arap dilinde başladıkları konuşmalarını Türkçe ''hadi görüşürüz'' diye bitirdiklerine şahit oldum.Çarşıda,sokakta.restoranda...Her yerde Arapça konuşan insanlarla karşılaşabilirsiniz.Hiç yurtdışına çıkmayan biri için ilginç bir deneyim:)


Taş duvarlarda yeşillikler büyümüş.




Ve işte Habib_i Neccar Camii.
Haz. İsa(a.s.)ın havarileri Antakya'ya ulaştığında burada putperest bir toplum yaşıyordu.Elçiler,insanları bir olan Allah'a inanmaya ve H.z. isa(a.s.)'ın peygamberliğini tasdike davet ettiler.Şehir halkı inanmamakta direniyordu.Bunun üzerine H.z. İsa(a.s.),Yüce Rabb'imizin izniyle üçüncü bir elçi daha gönderdi.


14 - Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.

15. Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

16. (Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”

17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”


Habib-i Neccar ise mesleği marangozluk olan(neccar marangoz anlamına geliyor),aynı zamanda kırsalda hayvancılıkla uğraşan bir Antakyalı.Daha önce elçilerle karşılaşıyor ve iman ediyor.Sonrasını Kuran_ı Kerim'den öğrenelim.

20.''Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”

21. “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”

22. “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz.”

23. “Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”

24. “O taktirde ben mutlaka açık bir delalet içinde olurum.”

25. “Şüphesiz ben sizin Rabb'inize inandım. Gelin, beni dinleyin!”

Allah-u Alem,belki de bu onun son sözüydü.

Hakkı söylediği için şehit edilen Habib-i Neccar bakın Cennet'e girerken ne düşünüyor.

''Keşke kavmim bilseydi,Rabb'imin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını''

Öyle samimi bir duaydı ki bu,Yüce Allah(C.C.) onun arzusunu yerine getirdi.Antakya halkı putperestlikten vazgeçip hristiyanlığı kabul etti.O günden bu güne Habib-i Neccar hiç unutulmadı.Müslümanlar da onu çok iyi tanıyor.Çünkü Kuran-ı Kerim ondan bahsediyor.Yüzlerce yıldır kabri ziyaret ediliyor.Ruhuna Fatihalar okunuyor.

Bu kıssadan çıkarmamız gereken pek çok ders var.Bir tanesi de şu:

Dua edin!Allah(C.C.) kabul eder.

Not:Ayet-i Kerimeler Yasin Suresi'ndedir.

24 Aralık 2009 Perşembe

Tarihi Uzunçarşı ve Defne Sabunu


Antakya'yı gezmeye devam ediyoruz.

Baharatçısı,marangozu,semercisi ve kuruyemişçisi ile işte Uzunçarşı!

Fotoğraflara bakıp da çarşının tamamı böyle zannetmeyin.Benim görebildiğim kadarı ile bir tane marangoz dükkanı,iki de semerci kalmış.Baharatçı dükkanlarının durumu daha iyi.Ne de olsa baharatı ithal etmeyi henüz akıl edemedik.

Natural defne sabunları...İçindekiler;defne yağı ve kostik.Kostik binlerce yıldır sabun yapımında kullanılan bir kimyasal.Binlerce yıl boyunca atalarımız bu sabunları kullandı demek ki.

Uzunçarşı'da defne sabununun kilosu 10 Lira.Şampuanlarla kıyas edince ne kadar ucuz değil mi?Üstelik ne olduğunu bilmediğimiz tehlikeli kimyasallar içermiyor.''Saçımı sertleştirir mi acaba'' diye de endişe etmeyin.Şöyle bir hafta_on gün sabredin.Kullanmaya devam ettikçe sorun ortadan kalkıyor.Yeşil renkli olanı zeytinyağlı,diğeri defne sabunu.

Semerciliğin buralarda hala devam ettiğini görmek güzel.Siz hiç atla eşşekle yayla gezintisi yaptınız mı?Ben yaptım ve diyorum ki:Bu meslek ölmemeli:)

Bu kaşıklar bir çoğunuza çirkin görünebilir ama bana göre çok değerli.Her şeyden önce el emeği.Bize ait bizden...Bir tane aldım.Şark odası yapmayı planlıyorum ya.Tahta kaşıksız şark odası olur mu?


Uzunçarşı'da alışveriş yaptığımız bir dükkana sorduk:

_''Buralarda sepetçi var mı?''

_''Kalmadı artık eskisi gibi.Perşembe günleri getirip elde dolaştırıyorlar''

Aynı günün akşamında,İskenderun'da ulusal bir markete girdik.Uzakdoğudan sepetler gelmiş.Reyon dolu.Yılbaşı vesilesiyle getirildi sanırım.Tee nerelerden sepet geliyor,marketlerde en güzel reyonlarda satışa sunuluyor.'Komşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş' derler.

Her neyse;sebze haline girmeden sol taraftaki dükkanlardan birinde sepet bulduk,tevafuken.Sepetler iki senedir dükkanda beni bekliyormuş:)Arabanın bagajını sepetle doldurup,bavulu da arka koltukların altına doğru yerleştirdik.Zaten artık tatilimiz de bitmişti.İskenderun üzerinden eve doğru yola çıktık.

Bir sonraki yazıda eski Antakya evleri ve Habib-i Neccar Camii(inşaAllah).

22 Aralık 2009 Salı

Harbiye(Antakya)

Antakya dediğin şuracıkta,topu topu 200km mesafede.Ama Allah nasip etmezse gidilmiyor işte.Gaziantep'te yedinci yılımı doldurmak üzereyken,kısmetime bir gün önceden planlanan üç günlük bir Antakya gezisi düştü.Ehh bundan iyisi Şam'da kayısı:)Gece neredeyse hiç uyumadım,bavulları hazırladım.Kahvaltıdan sonra yola çıktık.

Gezimize Harbiye'den başladık.Muhteşem bir tabiat!..Şelalenin rahatlatan sesi,tertemiz hava,gölde ördekler...Dekorasyon da bir harika!Her yanda su kabakları,sepetler,testiler,küpler...Tam benlik yani:)

Harbiye'ye kış gelmemiş.Hala sonbaharı yaşıyor.Sıcaklık 18 derece.

Yola çıkmadan önce internette biraz araştırma yapmıştım.Şelalesi,ipek kumaşları ve defne sabunu ile ünlüymüş.Ayrıca bir yakınımdan öğrendiğime göre yakındaki köyde sepetçilikle uğraşan aileler varmış.Köye gittik ama görünürlerde sepet falan yoktu,moralim bozuldu.Gittiğim yerlerden sepet almadan dönmemek gibi bir takıntım var da:)
Harbiye'nin içkisiz bir aile restoranına ihtiyacı var.Bir de otantik dekorasyon malzemeleri satan yerler olsa fena olmazdı.Su kabakları ve sepetler sadece seyirlikmiş.

Sepetler bu bitkiden yapılıyor galiba.Kimseye sormadım gerçi,bu benim tahminim.
Hava kararmaya başlayınca ertesi gün tekrar gelmek üzere otele döndük.El dokuması ipekli kumaşlar satan dükkanlara uğrayamamıştım çünkü.
İpek böcekçiliği eskisi kadar yapılmıyor malum.Ne mutlu ki Harbiye'de bu mesleği hala sürdürenler varmış.El tezgahlarında dokudukları ipekli-pamuklu ya da keten kumaşları burada satışa sunuyorlar.Kumaşlar muhteşem!İpek eşarplar,şallar,masa örtüleri...
Dükkanların içine birer de tezgah yerleştirmişler.İpeğin ham hali pamuğu andırıyor.Biraz daha narin ve yumuşak.
İpekböcekçiliğinin neden eskisi kadar rağbet görmediğine gelince:Menşei petrol ve kömür tozu olan sunni iplik;ipek,yün pamuk gibi organik malzemelerin yerini aldı.Ayrıca tarımda kullanılan kimyasal ilaçlar ipekböceklerinin zarar görmesine sebep oluyormuş.Bu da mesleğin sürdürülmesini zorlaştırıyor.

Birkaç kumaş alıp geri döndük.Bir sonraki yazıda defne sabunları ve tarihi Uzunçarşı(inşaAllah)...


Not:Bazı bloglara hala yorum bırakamıyorum.Benim kullandığım programdan kaynaklanıyor sanırım.Lütfen kusuruma bakmayın.

18 Aralık 2009 Cuma

Özgürlük Konvoyu Konya'da



Filistin’e gidecek olan Özgürlük Konvoyu gittiği her ilde büyük ilgi görüyor. Konya halkı, Mevlana’nın vuslatı olarak kabul edilen Şeb-i Arus gecesinde gelen konvoy ekibini bağrına bastı.

Filistin’e gidecek olan Özgürlük Konvoyu gittiği her ilde büyük ilgi görüyor. Konya halkı, Mevlana’nın vuslatı olarak kabul edilen Şeb-i Arus gecesinde gelen konvoy ekibini bağrına bastı. Dün akşam saatlerinde konvoy şehrin girişinde Filistin bayraklarıyla karşılandı. Duyarlı vatandaşlar soğuk havaya rağmen şehrin girişinde saatlerce konvoyu bekledi.
Konvoy, geceyi Selçuklu Kültür Merkezi’nde geçirdi. Ekiptekiler spor salonunda yanlarında taşıdıkları uyku tulumlarında uyudular.

Haberin kaynağı:

17 Aralık 2009 Perşembe

Yılbaşı

Hicri yeni yıl(1431) tüm dünya için hayır ve bereketlere vesile olsun.Zaman,vadedilen sona doğru akıp gidiyor.Öyle ki bu sonun aslında bir sonu yok(Allah'ın(C.C.) dilediği hariç).


Resimleri paint programında yapmıştım.Paniğe lüzum yok!Başka yapmadım:)

Köprü ve Deniz


6.5 yıldan sonra ilk defa bu sene İstanbul'u yeniden görmek nasip oldu.Gerçi pek gezemedim ama olsun.Bir deniz manzarası bir de boğaz havası...Ha bir de Mısır Çarşısı.Daha ne olsun:)

15 Aralık 2009 Salı

7 Aralık 2009 Pazartesi

Otantik!


Not:İnternetteki sakıncalı içeriği filtreleyen bir programa abone olduk.Çok yararlı bir program,ancak bazı yan etkiler oluştu.Bana yorum bırakan arkadaşlara geri dönüp yorum bırakamıyorum.Şimdilik sessizce takipteyim:)

Meassalama,ve entüm bihayr!(Görüşmek üzere,hoşkalın!)

5 Aralık 2009 Cumartesi